Bir saat oyun oynadığınız birisi hakkında keşfettiğiniz şeyler, onunla bir yıl konuşarak keşfedeceklerinizden çok daha fazladır demiş Platon. Bir oyun terapisti olarak ben de çocuklarla oyun oynayarak onların duygusal olarak nelere ihtiyaç duyduklarını anlamaya çalışıyorum. Tedavi gerektiren ruhsal bir problem varsa oyun oynayarak çocukları tedavi bile edebiliyoruz. Oyunun kendisi başlı başına sihirli bir güç ancak ebeveynlerin ellerindeki bu sihirli gücü nasıl kullanacaklarına dair bilgi edinmeye ihtiyaçları var. Oyun çocuğun anadilidir. Bu dili bilmemek çocukla anadili ile konuşamamak gibi durum diyebiliriz.
Çocuğumuzla oyun oynayarak çocuğumuzun günlük hayatta hissettiği zor duyguların üstesinden gelebilmesine, akranlarına ile olan ilişkilerini yönetebilmesine, günlük özbakımını gerçekleştirebilmesine, sorumluluk alabilmesine, özgüven, özyeterlilik, özsaygı kazanabilmesine ve daha birçok yönden yarar sağlamasına yardımcı olabiliyoruz. En önemlisi çocuğumuz bize kendini daha yakın ve bağlı hissediyor. Bağlılık hisseden çocuk da anne babaya daha kolay uyum sağlıyor. Tabiri caizse söz dinleyen bir çocuk oluyor. Oyun, bağlanmanın güvenli bir stilde gelişmesine yardımcı oluyor.
Bazı anne babalar ve büyük ebeveynler çocuk ile oyun oynarken kendilerini kaptırıp gidiyorlar yani saatlerce oyun oynuyorlar veya elimi verirsem kolumu kaptırırım, oyunu sona erdiremem korkusu ile hiç oyun oynamıyorlar. Oyun oynarken aslında çocuğun gelişmekte olan kişiliğine yön veriyoruz. Tutumlarımız çok kıymetli.
Eğitime Katıl